Ben Kimim?
- Şeyma Demirci Yıldırım

- 7 Mar 2021
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Mar 2021

Bir başkasının duygularını, davranışlarının nedenlerini, içinde bulunduğu durumu kendi süzgecimizden geçirip olabildiğince içselleştirmeye çalışmaya empati diyorsak eğer; kurduğumuz tüm ilişkileri iyi yönetebilmek için empati yetisinin herkeste belirli bir ölçüde var olması gerektiğine inanıyorum. Belirli bir ölçü diyorum çünkü azı da fazlası da kişilere karşılıklı zarar verebilmekte. Empati becerisi gelişmemiş birine derdini günler süren maratonlarla anlatsan da muhtemelen beklediğin ölçüde anlaşılmayacaksın ya da geçmişindeki travmalardan haberdar olduğun biriyle gereğinden fazla kurduğun empati bağın seni kendinden fazlasıyla ödün vermeye, yaptığı tüm olumsuz eylemleri bu travmalarla bağdaştırmaya, ne olursa olsun anlamaya çalışıp daha çok kabullenmeye ve sessiz kalmaya itecektir. Bu sebepten diğer insanlarla bulunduğumuz etkileşimlerde bizim ve karşımızdaki kişinin bu yetiye sahip olup olmadığını bilmek, hangi seviyede sahip olduğumuzu bilip doğru yönetebilmek çok önemli.
Empatiyle ilgili yaptığım bu kısa giriş aslında ne çevreni daha iyi anlamanla ne de empati kurma yeteneğini geliştirip başka insanlarda kullanıp kullanmamanla ilgili. Bu yazının temel sorusu “Kendimize karşı ne kadar empati kuruyoruz?” Başkalarının yaptıklarını anlamlandırabilmek, duygularını bir nebze olsun içselleştirmek insan olan herkeste öyle ya da böyle var olması gereken bir şey, tamam da; mantıklı düşündüğümüzde kendini tanımamış, kendi duygularını anlamlandıramamış, kendi doğru ya da yanlış inanışlarının nedenlerini gün yüzüne çıkaramamış hangi insan karşısındakini doğru bir biçimde anlayabilir ve kendini anlatabilir ki? Kim olduğumuz, nasıl o kişi olduğumuz, hissettiklerimiz ve yaptıklarımızın nedenlerini biliyor olmak hayatımızı çok daha anlaşılır, berrak hale getirecektir. Başkalarının dönüp ikinci kez düşünmediği bir şeyi senin neden bu kadar önemsediğin, neye sinirlenip neye üzüldüğün ve bunların altında neler olabileceğini düşünmek sana kendini daha iyi tanıyabilmeyi sağlayacak.
Ömründen bir günü daha bitirdin. Şimdi oturup bugün yaptığın ve hissettiğin en temel şeyleri sıralayıp üzerlerine düşünmeni istiyorum. Kızdın mı, sıkıldın mı, eksik mi hissettin? Ya da aksine, çok mu mutluydun? Genel manada davranışa döktüklerimiz ve hissettiklerimiz biz farkına bile varmadan bizi yöneten bilinçaltımızın ürünleridir. Geçmiş travmalar, deneyimler, öğretiler bizlere birer inanç oluşturur ve bu inançlar doğrultusunda da belli başlı hislere kapılır, bazı davranışlar sergileriz. Senden istediğim; kendi bilinçaltına olabildiğince üçüncü bir şahıs gibi, çok ayrıntıyı tarafsızca görebilmek için kuşbakışı bakman. Değerlendirme yaparken kendini ve kimseyi suçlamadan, yargılamadan, en önemlisi doğrulardan ve kendinden kaçmadan objektif olmanı istiyorum. Sana vaat ettiğim şey günün sonunda bir ermiş olarak hayatına devam edebileceğin değil; bu çalışmayı ne kadar sürdürür, başka insanlar hakkında değil, kendin hakkında ne kadar çok düşünür ve “Ben kimim?” diye irdelersen zamanla kendini tanımaya başlayabileceğin. Kendini tanıman sana diğer insanları tanımayabilmeni, yaptıklarını doğru yorumlayabilmeni ve çok daha sağlıklı ilişkiler kurabilmeni sağlayacak. Hatta bunlardan da öte; kendini gerçekten tanıdığın için gerçek seni insanlara tanıtabilme fırsatın olacak. Mesela hayatta erteleyip durduğun şeylerin nedeni zaten başlasan da beceremeyecek olman değil de sana geçmişte ya da şimdi kendini yetersiz hissettiren birilerinin olmasıdır belki, hayatından zevk alamamanın nedeni berbat yaşam standartlarına sahip olman değil de her şeye mükemmeliyetçi yaklaşıp hiçbir şeyden memnun olamamandır ya da asla anlaşılamadığını düşünmenin nedeni belki de esasen ne istediğini kendinin bilmiyor ve insanlara yanlış aktarıyor oluşundur ve ancak sen kendini tanırsan tüm bu düğümlerini tek tek çözebileceksin.
“ ‘Ne istiyor?’ , ‘Neden böyle hissediyor?’ , ‘Nasıl böyle davranır?’ ” sorularını başkaları hakkında yüzlerce kez sorup durduk fakat doğru sıralamayı kaçırıyoruz. Bu soruları kendimiz için sorduğumuzda, önce kendimizi tanıdığımızda hayattaki tatmin duygusunu hissedebiliriz. Neye devam etmemiz, neyi değiştirmemiz gerektiğini bilir, hayatımızı kendimiz için çok daha basit bir hale getiririz. TRT Belgesel Kanalının “İnsanı anlamak, hayatı anlamaktır” diye çok yerinde bir sloganı var, insanı anlamak da önce özünü anlamaktır. Kendini tüm eksikleriyle, tamamlanmışlıklarıyla, hatalarıyla, doğrularıyla, hüzünleriyle, mutluluklarıyla farkına varan, kabullenen, tanıyan insanlar toplumdaki her bireyin kendi gibi olumlu ve olumsuz yanları olan birer kişi olduğunu kavrayabilen insanlardır. Günümüzde sıkça gördüğümüz tahammül seviyesi alt üst olmuş, şiddete meyilli, nefretten beslenen, çevresindekilerin ne hissettiğini ve düşündüğünü umursamayan kesim öncelikle kendini tanıyamamış, kendini kabullenememiş, kendini sevememiş kimselerden oluşur. Sen ne istediğini, neye ihtiyaç duyduğunu, neden tökezlediğini, nasıl daha iyi hissettiğini bilmezsen kimse sana iyi gelmeyecek, kimse seni iyileştiremeyecektir. Farkına varmalısın ki kimsenin böyle bir zorunluluğu da yok. Bilinçaltında olup biteni anlayabilmen kendi kendini iyileştirmen, iyi hissedebilmen için çok büyük bir adım olacaktır zaten.
Kendini her yönünle tanıman, önce kendini sonra hayatı kucaklaman dileğiyle… ❣







































Yorumlar