top of page

Kendinle Baş Başa


Kendimle baş başa olduğum bir anda içimden sana bu satırları yazmak geldi. İhtiyacın vardır, ihtiyacım vardır, bir gün ihtiyacımız olabilir diye.


Benim inancıma göre; insanoğlu çift yaratılmış bir varlıktır. Doğduğumuz andan itibaren (hatta daha doğmadan bile) çevremizde birilerinin varlığına aşinayız, sosyal yaratıklarız. Sakince kalmayı çok sevenlerimiz bile uzun vadeli yalnızlıklardan kaçar, en asosyal yapıda olanımız bile kendi gibi olan en az biriyle tanışır, istesek de istemesek de bazı topluluklara dahil oluruz. Ailemizde, işimizde, okulumuzda, gittiğimiz bir kahve dükkanında ya da trafikte… Eee, neydi şu meşhur söz? “Yalnızlık Allah’a mahsustur!”


Bizler bilinçli, istekli olsun ya da olmasın bir grubun, bir toplumun parçasıyız ve muhatabımız türdaşlarımız. Yani anlaması, anlaşması, ehlileşmesi en zor tür olan; İNSAN. Hal böyleyken güzellikler kadar çirkinlikler, mutluluklar kadar hüzünler, iyilikler kadar kötülükler barındır kurduğumuz her ilişki, her iletişim. Fakat yine insan bu ya; beklentilerimiz bilinmezliklerimizle yarışır vaziyettedir. Kurduğumuz her ilişkiyi olumlu sürdürmeyi, yaşadığımız her olayın, gelişimin olumlu olmasını arzulayıp dururuz. Başladığımız işin her manada bir öncekinden daha fazla tatmin sağlamasını, kurduğumuz özel ilişkilerin bizleri mümkünse hiç yıpratmamasını, istediğimiz her başarıya kolaylıkla ulaşabilmeyi düşler dururuz. (Gel gelelim ruhlar aleminde de yaşamıyoruz, azıcık realizm.) Tüm bunları düşündüğümde kendi türüm hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığımı fark ediyorum.


Yıllarca birlik ve beraberliklerin kutsallığını dinleyip durmuşuzdur. İster evlilikler olsun, ister yıllanmış dostluklar, isterse iş için kurulan iyi bir ekip ancak hayatın getirdiği tüm kargaşa ve yoğunluklar arasında kendinle baş başa kalmanın önemini kaç kişi vurguladı sana? Alışkın mısın mesela kendinle yürüyüşler yapıp, kahveler içebilmeye? Ya da yalnızlık elini ayağına mı dolaştırıyor, değersizlik duygusu ve eksiklik mi hissettiriyor? Hissettirir, hissettirebilir, hissettirmiyorsa ne ala… Kendimi sevmeyi, tanımayı gündemime almamışsam bugüne kadar, birilerinin varlığı ya da bazı olayların gelişip gelişmemesi bana mutluluk, tamamlanmışlık hissini verir. Oysa yaratılışın biricik ve değerli, özene bezene, uğraşılmış birisin özünde. Fakat ne kadar farkındasın değerinin çevrendeki kişilerin hükümlerine, yanında olup olmamalarına ya da gerçekleşmesini umduğun şeylerin gerçekleşmemesine bağlı olmadığının?


Çevremizde olup bitenlere ve dönüp dolaşan kişilere öyle odaklandık ki aynada yüzümüze bakanın kim olduğunu unuttuk gibi geliyor bazen. Neleri sever, nelerden korkar, neler canını yakar, neler yüzünü her daim gülümsetebilir, sebepsiz yere kötü hissettiği anların altında neler yatar ve aslında tüm bunlar ne kadar da insanidir; unuttuk. Birileri için “öteki” olma korkusundan hepsini unuttuk, kendimiz için “hiç kimse” olduk. Oysa aynada gördüğümüz yabancıyla bir versek baş başa neleri çözebileceğiz, bu soruların daha kaç tanesine cevaplar bulabileceğiz kim bilir. Kendine odaklandığın her saniye olumlu ya da olumsuz fark etmeksizin her yönüne daha aşina ve daha kabullenici yaklaşabilecek, çevrendeki kişilerden ve olup bitenlerden beklentilerinin azaldığını fark edeceksin. O beklentilerinin altında yatan esas neden belki de kendini olduğun halinle kabullenememendir.


Kendini her haliyle kabul etmek de günümüzde en çok yanlış anlaşılan cümlelerin başında geliyor sanırım. Kendini kabul etmek at gözlüğü giymek ve olduğun yerde saymak değildir. “Evet, olumsuz davranışlarım var ama ben böyleyim, kendimi böyle kabul ediyorum” demek ne kendini ne de çevreni mutlu edebilecek bir tutum değil. Esasında olumsuzlukların da farkında olup bunun için kendini yargılamadan harekete geçebilmen anlamına geliyor. Nasıl ki öfke problemi yaşayan birine “olsun, seni böyle kabul ediyorum” dememen gerekiyorsa kendindeki olumsuzlukları da böyle kabullendim deyip üzerine sünger çekemezsin. “Öfke problemim var, bu benim lanetlendiğim ya da dünyanın en kötü insanı olduğum anlamına gelmiyor. Evet, bu büyük bir problem ancak büyük ve baş edip edemeyeceğimi bilmiyorum diye onu sineye çekip hayat yolculuğuma patlak bir tekerle devam etmem gerekmiyor. Öfke problemimin altında yatanlar ne ve bununla nasıl baş edebilirim?” cümleleri sağlıklı bir olumsuz yönümüzü kabullenebilme örneğidir. Kendini farkında olmayan ve olduğu kişiyi kabullenemeyen biri hiçbir problemine çözüm bulamaz maalesef.


İşte tüm bu farkındalık, kabulleniş, çözüş ya da tatmin duyguları ancak kendimize kulak verdiğimiz, kendimizle baş başa olup kendimizi tanımaktan korkmadığımız o anlardan geçiyor. Kendinle çıktığın bir kahve molası, yürüyüş ya da o çok merak ettiğin yerin keşfi sana sandığından çok daha fazla güzellik ve farkındalık sunacak.

 



Kendinden korkmaman, kaçmaman dileğiyle… Kendine iyi bak.

 
 
 

Comentários


DİĞER İÇERİKLER
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Instagram Social Icon

© 2023 by DO IT YOURSELF. Proudly created with Wix.com

bottom of page