top of page
Ara

Sevmek Üzerine


Koşullu sevilenler koşullu sevmeyi öğrenir.

Bugün birlikte bu cümlenin derinlikleri, ağırlığı, farkındalığı üzerine yoğunlaşalım. Sevgiye dair hepimizin zihninde yerleşmiş belli inanç kalıpları var. Büyük oranda bu kalıpları deneyimlerin, yaşanmışlıkların sonucu oluşturduğun savunma mekanizmaların, çocukluğundan bu yana çevrenden örneklediklerin ve maruz kaldıkların oluşturuyor. İçindeki sevgi kalıplarına bir göz atmanı istiyorum, neler sevildiğini ya da aksine sevilmediğini, sevgiye değer olmadığını hissettiriyor sana? Neleri hak edilmiş bir sevgi göstergesi olarak sunuyorsun sevdiklerine? Kendi sorgulamamda kalıplarımın çoğunun yanılgı olduğunu anlamak büyük bir tokat indirmişti suratıma. Belli bir yaşa kadar bazı inanışları sırtına yük ediyorsun, onca yolu onları büyük bir özenle, zorlukla taşıyarak aşıyorsun ve sonra bakıyorsun ki aslında ne yüklerin taşınmaya değer, ne de inandıkların gerçekmiş.


Farabi’nin çok sevdiğim bir sözü var, “İnsan bilmediğinin düşmanıdır.” Sevginin ne olduğunu bilmiyorsak eğer gerçekten sevmemiz ya da sevildiğimizi anlamamız mümkün mü? Günümüzde ikili ilişkilere baktığımızda bilinmezliğin yarattığı düşmanlığı kolaylıkla ayırt edebiliyoruz bence. Koşullar olumlu seyrettiği sürece aile, eş-dost-akraba ya da partner fark etmeksizin ilişkilerin ne denli sevgi seline dönüştüğüne ve koşullar bir kez tökezlediğinde ise yine aynı kişilerin o sevgi selinde birbirlerini nasıl boğmak istediğine sayısız kez şahit olmuşuzdur. Sence bu sağlıklı bir ilişki örneği mi? Bu denli duygu değişimlerinin sebebinin sevgiyi tanımamamız olduğunu düşünüyorum. Örneğin sevgi biriciktir, bizler çevremizde yaşanan her ilişkinin sadece olumlu yanları olmak kaydıyla kendi ilişkimizle kıyaslayıp sevilip sevilmediğimizi, gördüğümüz değeri kıyaslamaya çalışıyoruz. Fakat sevgi bir çıkar kurumu değil ki bize ya da biz taraflı bir şeyler sağlamak zorunda olsun. Sevgi koşul seçmez, korku içermez, bağımlılık değildir, çıkar gözetmez. Sevgi sevgidir işte; pat diye oluşuveren bir olgu değildir, zamanla öğrenilir. Bir kişiyi, bir işi, bir yeri sevmek için onu bilmek, tanımak gerekir. Aksi heves, arzu ya da beklentidir. Her yönüyle bildiğin, tanıdığın bir şehri seversin mesela ya da yıllanmış dostlukların tadını yeni tanıştığın hiç kimsede bulamazsın. İyisini, kötüsünü her şeyini seversin. Sana hitap eden taraflarını seçmeye, hitap etmeyen taraflarını değiştirmeye çalışırsan bunun adı sevmek olmaz. “Ankara iyi hoş da denizi olsa, havası bu kadar kuru olmasa, daha hareketli bir şehir yaşantısı sunsa” diye düşünürsen Ankara’yı sevmiş olmazsın mesela çünkü denizi olsaydı ya da aklından geçen diğer koşulları sağlasaydı Ankara Ankara olmazdı ki. Ankara neden sırf birileri tarafından sevilmek için sayısız koşulu sağlamak zorunda olsun, bu uğurda neden kendini heba etsin? Çünkü Ankara’ya koşullu sevilmeyi, dolayısıyla da sevmeyi öğretmişler de ondan. (Evet, konu Ankara değil.)


Koşullu sevgi anlayışı genellikle çocukluktan kalan yersiz bir miras maalesef. Toplumda çocuk yetiştirme bilinci ne kadar gelişirse o denli sağlıklı geleceğin bireyleri yetişecek ve dolayısıyla toplum kendi kendini iyileştirmiş olacak. Biz o günleri görür müyüz bilmem ancak bu uğurda savaşan nice yüce gönüller var biliyorum, emeğinize sağlık. O yüce gönüllere, çocukluğunu sağlıklı koşullarda geçirmiş ya da kendini geliştirmek için çabalamış bir ebeveyne denk gelmemiş çocuklar ise sevginin hak edilmesi gerektiğine inanarak büyüyorlar. Başarılı bir öğrenci olursa, uslu durursa, kimsenin sözünden çıkmazsa ya da yemeğini bitirirse birileri tarafından takdir görmüş, başı okşanmış her çocuk büyüdüğünde sevilmeyi hak etmek, içinde bulunduğu topluluklar tarafından kabul görmek için kendini gerçekleştiremeyen, herkese uyum sağlamaya ve insanların onayını almaya çalışan birine dönüşüyor. Bunun yanında da başkalarına göstermeye çalıştığı sevgi koşullarının ne kadar sağlandığıyla bağlantılı oluyor. Koşullu sevginin altında seni severim ama beni üzmezsen, başımı ağrıtmazsan, verdiğim duygu akışı ve ilgiyle yetinirsen gibi anlamlar yatıyor, tıpkı çocukluğunda öğrendiği gibi. Karşı taraf daha fazlasını talep ettikçe, yanlışlar üzerine konuşmak istedikçe tepkiler yine o küçük çocuk gibi problemden kaçmak, bir suçlu aramak ve karşıdaki insanı manipüle etmek oluyor. Koşullu sevgiyi benimsemiş birine alışkın olmadığı düzeyde sevgi vermek onu iyileştirmez, aksine sevgi veren kişiyi değersizleştirir. Çünkü o bu sevgi yöntemi bilmiyor ve ne demişti Farabi; insan bilmediğinin düşmanıdır. Onu iyileştirecek şey koşullu sevginin gerçek sevgi olmadığı farkındalığını kazanması. O da biz sıradan insanların değil uzmanların işi, kahramanlığa soyunmamanı tavsiye ederim çünkü sonunda o uzmana birlikte gitmek zorunda kalabilirsiniz.


Kendimde farkına vardığım yanlış sevgi tanımlamalarımın belki de en büyüğü kaybetme ihtimalim olan herhangi birini, bir şeyi sevmeyi göze alamamamdı. İlgimi, duygularımı kısıtlayıp, bastırmak hayatımın o kadar normali olmuştu ki koşul ve kaygı içermeyen sevgiler kusma isteğimi tetiklerdi. İnsanın duygularını kontrol etmeye çalışması o kadar yorucu bir deneyim ki bu durumu değiştirmem gerektiğini tabiri caizse bir adım daha atacak takatim kalmadığında anladım. Değişimin tetikleyicileri farkındalıklardır ve problemim üzerine düşündüğümde altında yatan nedenin kaybetme korkusu olduğunu fark ettim. Birini, bir şeyi kaybettiğimde yaşayacağım negatif duygulardan öylesine korkuyordum ki sırf bunlara maruz kalmamak için duygularımı ağaç yontar gibi yontmaya çalışıyordum. Fakat sevgi karşı tarafla ilgili değildir, seninle ilgilidir. Birini kaybettiğinde de onu sevmeye devam edebilirsin bunun önünde bir engel yok. Sevdiğin için de suçlu olmazsın. Çünkü ne demiştik, tanıdığını, bildiğini seversin. Birini ölümle ya da yeryüzünde yollarınızı ayırarak kaybedebilirsin ancak hafızanı sıfırlayamazsın ki. Sevgi seni ya da birini kırıp dökmüyorsa, olmadığın birine dönüştürmeye uğraştırmıyorsa, zorlamıyor aksine kendin gibi hissettiriyorsa kime ne zararı var sevmenin? İlle de bir koşul arayacaksan bu koşulları ara. Ağacı, kuşu, dağı, taşı sevmek kolay. İnsan sevmekse bir zanaat işi ve bir zanaatkar kolay yetişmiyor.

 

 

Değiştirmeden, değişmeden sevmelere…

35 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Bu Ben Miyim?

DİĞER İÇERİKLER
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Instagram Social Icon
bottom of page