top of page

Kabullenmek

Güncelleme tarihi: 28 Mar 2021


ree

Hayatımızı oluşturan parçaları olduğu gibi kabul edebilmek çok büyük bir lüks. Buna sahip olduklarımız, olmadıklarımız, hayatımızdaki insanlar, tanıklık ettiğimiz farklı yaşamlar, maruz kaldığımız olaylar, davranışlar, aklına gelen gelmeyen her şey dahil. Kabul etmekten kastım her şeyi, belki haksızlıkları, negatiflikleri, bize göre uyumsuz olduğunu düşündüğümüz şeyleri olduğu gibi sineye çekip en başta kendimize haksızlık etmek değil elbette; hayatta değiştiremeyeceğimiz şeyler olduğunu, her şeyi kontrol etmenin mümkün olmadığını anlatmaya çalışıyorum aslında. Hayatta zorluklarla karşılaştığımı düşündüğüm anları anımsamaya çalıştığımda genellikle karşıma tam da bu nedenler çıkıyor. Başkalarının davranışlarını değiştirebileceğime inanmam, hayatımın her alanını kontrol etme arzum, yaşadığım her şeye benim bir davranışımın ya da fikrimin neden olduğunu düşünmem derken zaman zaman ben de bir durup soluklanmam, yaşadıklarıma alışılmış davranışlarımla değil mantığımla yaklaşmam, gerçeklerle yüzleşmem gerektiğini hissediyorum.


Kendi hayatlarımızı sadece kendimize göre yönettiğimize inanmıyorum, aslında buna gerek olduğu da tartışılır zaten. Kendini bir zindana kapatıp tüm dünyadan izole etmediysen eğer, yaşam boyu hayatımıza dokunan insanlardan tut da, belki düşünsek aklımıza bile gelmeyecek olaylardan etkilenip duruyoruz. Elindeki telefonla dünyanın öbür ucundaki insanların yaptığı bir eylemi görüp hayatında ona göre farklılıklar yaratabiliyorsun ya da tek başına bir hayat sürsen de işine giderken trafiği hesaba katıp hiç tanımadığın insanlara göre kendi gününü yönetebiliyorsun. Bu etkileşim günümüzde kimsenin kendini tamamen izole edebileceği bir şey değil, hepimiz hemfikiriz. Bu sebepten ömrün akıp giderken her şeyi tamamen kontrol etme, herkesin fikir ve davranışlarını anlamlandırma ya da “böyle yapmasaydım her şey daha farklı olabilirdi” gibi cümlelerle kendini yargılama isteğin seni bir adım öteye taşıyacak şeyler değil, aksine yolunu uzatıp çıkmaz sokaklara yönlendirmekten başka bir şeye de yaramayacaklar.


Çevrende hayatından çıkaramayacağın, koparılması güç bağlara sahip olduğun birçok toksik insan olabilir. Evet, hayatlarımızı sadece kendimize göre yönettiğimize inanmıyorum fakat bu kendi hayatımın yöneticisinin ben olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Hayatını bu gibi insanların sözlerine, davranışlarına göre mi yoksa sende bıraktığı olumsuz etkileri en aza indirgeyecek şekilde yönetmeyi mi tercih edeceksin, bu tamamen senin seçimin. Kendine “Ağzından olumlu bir şey çıkarabilmek için daha kaç takla atmam gerek?” değil de, “Zihninde dönen tüm bu olumsuz düşüncelerin sorumlusu gerçekten ben miyim yoksa kendi mi?” diye sorarsan eğer kabullenmenin ilk adımını atmış olacaksın, yüzleşme. Yüzleştiğinde de kendini suçladığın, eksik gördüğün, yaptıklarınla karşındakinin duygu, düşünce ve tavrını değiştirebileceğini zannettiğin ne varsa birer birer kül olup gidecekler. Farkında mısın bilmiyorum ama bu iki soruda yaşanılan olay her neyse değişen o değil, sadece senin bakış açın. Fakat o kadar farklı iki uç ki biri hayatını kolaylaştırırken diğeri sadece seni kısır döngüye sokacak. Kendine bu tarz toksik insanları mutlu etmek, hayata bağlamak, bakış açılarını olumlu yöne çevirmek gibi uğraşları reva gördüysen de kabullen; kimse kendi istemediği sürece çıkmaz o bataklıktan. Bazılarını bırak orada kalsınlar da zaten, sen kendine güven, kendinde kal yeter.


Verdiğin bir karardan ötürü hayatında ters giden şeyler mi var? Ne kadar ince eleyip sık dokusan da doğruyu bulamadın mı? Yine aynı olayı farklı bir perspektifle yorumlamayı deneyelim; Belki bu durumda, o baskı anında verilebilecek en iyi kararı zaten vermişsindir. Belki o şartlar altında senin verebileceğin en doğru karar budur ve bu kararının seni saptırdığı yolların yanlış olduğunu düşünsen de o yolları da deneyimlemen, öğrenmen gerekiyordur. Kabullen; bazen yanlış sandığın şeyler en doğrusu diye düşündüklerinden daha çok şey katar sana. Sen yapabileceğinin en iyisini yapmak için zaten çabalamışsındır, kendine güven. Başka türlü yapsaydın tabii ki sonucu çok farklı olabilirdi ama şu an deneyimlediğin hiçbir şeyi deneyimlememiş olarak bu yönünün eksikliğini bile bilmeden yaşamaya devam edecektin. Karşılaştığın pozitiflikleri tüm içtenliğinle hiçbir sorgulama yapmaksızın kucaklarken negatiflikleri reddetme, kendine katacaklarını al ve bırak geçmişine.

Ömründeki her anı, her insanı, her durumu kontrol etmen mümkün değil. Sadece bir şeyi kontrol altında tutmak için kafanda kurduğun sayısız ihtimalin, bu ihtimaller gerçekleşirse diye oluşturduğun sayısız planın birçoğu gerçekleşmeyecek bile. Gerçekten kendimize bunu yapmak zorunda mıyız? Hafızanda bu durumun tüm ihtimallerine bu kadar çok yer ayırman gerekiyor mu gerçekten? Yoksa hayat bulacak olan kısmını hafızandaki o devasa yerin küçücük bir tarafı karşılayabilir mi? Her şey berrak, olması gerektiği gibi olsun diye yaptığın tüm o planlar seni hayat karşısında çok yoruyor ve bazen öyle oluyor ki aklına bile gelmeyen ihtimallerle karşılaşıp bir de onun için planlar kurmak zorunda kalıyorsun. Kabullen; kendini her duruma önceden hazırlayamazsın, hazırlamak zorunda da değilsin. Kendine güven, aklına bile gelmeyen ihtimallerle defalarca karşılaşıp aştın, yine yaparsın. Güzel zihnini yoracak daha faydalı aktiviteler bulabilirsin. ☺


Yeryüzünde her şey olması gerektiği gibi, olması gerektiği yerde. Evrendeki toz taneleri olarak her şeyi kendimize o kadar uydurmaya çalışıyoruz ki sonucunda hüsrana uğruyor ve bitkin düşüyoruz. Kabullenişlerin kendinden ödün vermen için değil, senin için en iyi yaşam standartlarını oluşturmaya hizmet etmek adına varlar.



Hayatı kabullenmek onu sevmenin çok önemli bir adımı ve her yol minik bir adımla başlıyor. İyi yolculuklar.

Yorumlar


DİĞER İÇERİKLER
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Instagram Social Icon

© 2023 by DO IT YOURSELF. Proudly created with Wix.com

bottom of page