UÇLAR-Amatör Herkül&Manipülasyon Mağduru
- Şeyma Demirci Yıldırım

- 25 Nis 2021
- 4 dakikada okunur

Yeryüzünde milyonlarca kişiyiz. Hepimiz farklı karakterlere, farklı özelliklere sahibiz. Kimimiz bağımsızlık uğruna her şeyini feda edebilecekken; kimimiz çok istediğimiz bir eylemi gerçekleştirecekken bile birilerinin onayına ihtiyaç duyuyoruz. Hatta öyle ki bu iki zıt kutuptaki tavır farklı konular söz konusu olduğunda aynı kişi tarafından da sergilenebiliyor. Elbette hayatta her şeye tek başımıza karar vermemiz belli sorunlarla karşılaşmamıza neden olacaktır ve aynı şekilde tüm hayatımızı başkalarının duygu, düşünce ve çıkarları doğrultusunda yönlendirmek de. Önemli olan hangi konuda başkalarının fikrine ihtiyaç duyduğunu gururuna, egona yenik düşmeden ve aksine hangi konuda tek başına adımlar atman gerektiğini korkularının arkasına sığınmadan fark edebilmen. Dengeyi kuramadığın, hangi uca saptığın fark etmeksizin yanlış durumlarda bu kutuplardan birine yöneldiğinde canının sıkılması olası. Bu sebepten en başta ve en çok kendimizi tanımaya çıktığımız bu yolda hangi zamanlar kendi kararlarınla, hangi zamanlar fikir alışverişleriyle devam etmen gerektiğini en iyi kendini gözlemleyerek sen bilebilirsin. Dengeyi kurabilmen aslında birkaç farklı bakış açısının ürünü olan fikirleri duyduğunda daha doğru kararlar alabilmeni ya da aslında sen hariç başka kimseyi ilgilendirmeyen konularda başkalarının istek ve çıkarları doğrultusunda manipüle edilmeden doğru yola sapabilmeni sağlayacak. Sen hangi konuda hangi uç noktada olursan ol, birlikte orta yolu bulmaya çalışalım.
Yapım gereği kendimi bildim bileli “bunu da ben yaparım, onu da tek hallederim” tarafında olan bir insandım. Birinin benim için bir eylemde bulunmasını geçtim zihninden ben odaklı bir düşünce geçmesi bile kendimi mahcup (hatta bazen yetersiz) hissetmeme neden olurdu. Hem karşımdakinin buna vaktini, emeğini -artık her ne harcadıysa- harcaması, zihnini yorması mahcup olmama neden olurken, bir yandan da “Benim için yapılması gereken bir şey varsa o zaten benim işimdir, ben yapamıyor muyum?” mantığıyla yaklaşır her şeye Naim Süleymanoğlu edasıyla atlardım. Çünkü bu beni gerçekten çok güçlü hissettirirdi. Öyle ilginçtir ki hem ego var bunun içinde hem hümanistlik. Hem “Ben kendime yetemiyor muyum canım?” diyorum hem de “Kendi işi gücü yokmuş gibi birinin benim için buna kafa yormasına, can sıkmasına ne gerek var?”. Fakat zamanla fark ettim ki mahcupluğumun en büyük nedeni “kendime ben yeterim” algımın yanında herkese de yetmeye çalışır oluşummuş. Başkalarına müdahalemin, tavrımın, fikrimin sınırlı olduğu hayatlarında –ki bunu algılamam çok uzun zamanımı aldı- öyle çok yardım etmeye, öyle her şeylerine yetişmeye çalışıyormuşum ki bir başkasının benim için attığı en küçük adım bile bana o yorgunluğu çağrıştırdığı için tüm iyi niyetler karşısında içten içe utanıyormuşum. Bir yandan da zaten boş zamanlarımda amatör Herküllük yaptığım ve kimseye minnet etmeyi sevmediğim için “E ben yapamıyor muyum?” nidaları da yükseliyormuş içimde. ☺ Farkına vardığım bir diğer şeyse insanların beni düşünmelerinin, benim için bir şeyler yapmalarının nedeninin benim beceremiyor, birilerine ihtiyaç duyuyor oluşum değil aramızdaki sevginin ve bağın sonucu olabildiğiydi. Evet her şeyi elbette tek başıma çözebilirdim ama birinin herhangi bir katkıda bulunmak istemesi çözemem demek değildi zaten. Ayrıca birini beni düşünmekten, bana emek vermekten, benim için çabalamaktan yorulacak kıvama getirecek biri de değildim. Demem o ki birilerinin fikri, fiili senin için bahşedilmiş bir şey değil, ya da o bunları yaparken sen onun külfeti değilsin. Biri sana külfet olduğunu hissettiriyorsa koşarak uzaklaş zaten, fakat hissettirmiyorsa sen kendine külfet olmaktan vazgeç. İnsanız işte, birlikte daha güzeliz.
Diğer yandan alacağın birçok kararda, atacağın adımlarında, önem seviyesi ne olursa olsun başkalarının onayına, fikrine, desteğine ihtiyaç duyuyor da olabilirsin. Sana tavsiyem tam da bir önceki paragrafta benim yaptığım gibi; neden genellikle bu yolu izlediğine dair kendini gözlemlemen. Kabul görme, sevilme isteği olabilir seni buralara iten ya da birileri doğruyu seçmeyeceğine öyle inandırmıştır ki seni kendini bildin bileli kendine onların gözünden bakmış ve esasen neleri başarabileceğini hiç görememişsindir. Fikir ya da desteğine ihtiyaç duyduklarının senden ne gibi üstünlükleri var mesela? Daha mı zekiler, daha mı olgunlar, daha mı tecrübeliler? Peki hangisi senin hayatını tamamen senin şartlarında yaşadılar? Hangisi seni senden iyi tanıyor da senin için en doğrusuna onlar karar vermeli ya da yapmalılar? Belki de gerçekten ne yapmak istediğini tam olarak bilmediğinden birilerinin tabiri caizse seni ittirmesine ihtiyaç duyuyorsundur, olamaz mı? Senin nedenlerin neler bilmiyorum ama en kısa zamanda onları bulmanı, haklı ve haksız olduğun tarafları görmeni istiyorum. Farkında mısın bilmiyorum ama çevremizde her zaman iyiliğimizi isteyecek insan sayısı sandığımız kadar fazla değil. Peki içinde bulunduğun bu durum seni manipülasyonlara karşı savunulur bir hale getiriyor mu? Fikrine ihtiyaç duyduğun insanların hepsine sana en iyi niyetlerle yaklaştıklarına dair garanti verebiliyor musun? Belki insanlara, düşüncelerine ne kadar değer verdiğini göstermek isterken; manipüle edilmeye ne kadar açık hale gelebildiğini hiç düşündün mü? Biraz önce de dediğim gibi, önem seviyesi fark etmeksizin hangi konularda kendinden ziyade başkalarının eylem ya da fikirlerine öncelik veriyorsan tam da o konularda manipüle edilmeye daha da açık oluyorsun maalesef. Bugün ne giyeceğin, saçının hangi renk olacağı, hoşlandığın kişiyle ilk buluşmanızda sergileyeceğin tavır, hangi eğitimi almak istediğin, iş hayatında bir sonraki atacağın adım… Aklına gelebilecek her önem seviyesinden daha bir sürü şey, sen burada yazan ya da yazmayan neler için başkalarına öncelik veriyorsan. Sadece dengeli bir fikir alışverişi ya da yardım almak değil kastım, tamamen öncelik vermek. Bunlar için nedenin neyse; birinin seni kabul etmesi, sevmesi, hayatında olması, kendinden çok ona güvenmen ya da her neyse, bu o konuda hayatının kumandasını tamamen ona vermekten ne kadar farklı? Grup halinde televizyon izlerken birinin sormadan kanalı değiştirmesi bile nezaketsizliktir, sen kendi hayatının o noktasını direk müdahaleye açıyorsun. Kim bu durumda sana karşı nezaketini korumak için canla başla çalışır ki? Nereye kadar çalışır ya da? Karşındaki insan istediği kadar iyi niyetli olsun, o sen değil ve isteyerek de olsa istemeyerek de olsa seni olumsuz etkileyebilir. İnsanlar o kanalı değiştirirler ve belki de onların gezdiği kanallarda sana uygun bir program yoktur. İzlemeye devam mı edeceksin, izlemek istediğin programı kendin mi bulacaksın? Sana neyin iyi geleceğini en iyi bilecek kişi sensin. Birkaç kez yanılmış olman başkalarının senin için senden daha doğru kararlar alacağı anlamına gelmiyor.
Kendini tanıman seni kendine yükler yükleyip hor kullanmaktan da manipüle edilmekten de koruyabilir. Sahip olmadığımız hayatlar hakkında konuşmak özellikle son zamanlarda herkesin gündelik bir aktivitesi haline gelmişken sen sahip olduğunla, seninle ilgilen. Sen hakkında düşün, kendi kendinle sen hakkında konuş, konuş ki kendini daha yakından tanıyabilesin. ❣







































Yorumlar